Ne
acıdır ki; hayatlarının onları getirdiği bu küçük, aşınmaz ve artık geri dönüşü
mümkün olmayan; şu an ya da şimdi dediğimiz zaman dilimine kadar kendi olmayı
başaramamış insanlara kendi olma şansı tanındığında dahi o kişiler bu şansı
ellerinin tersiyle; belki bilerek, isteyerek belki tamamen bilinçsizce ama
sanki tüm bu kararı uzun akıl savaşları sonucu almış gibi dev bir istikrarla,
olmaları gereken kendilerinden çok çok uzağa, ulaşamayacakları ve kimsenin de
ulaşamayacağı hatta ulaşmasını istemiyormuşçasına uzağa itmeleri beni her
seferinde daha da şaşırtıyor, bir şekilde kendi oluşumu yıkamayacak olsa da
sarsma gayreti göstererek kendi olamayışlarını bana yaklaştırma çabalarını
garip bir hazla ilginç buluyor fakat beni teğet geçip gideceğini bilsem dahi
bir şekilde az ya da çok olduğu fark etmeksizin beni yıpratması karşısında aynı
hazza erişemeden çaresizce, yıpratamasa bile vereceği zararı düşünerek aynı
çaresizliğe ek olarak bir de bilinçsizce derinden yaralanıyordum ki ben bunun
bilincine vardığım çoğu zamanlarda bile bunun üstesinden gelebilmek adına
kendimi yıpranmış, yıpratılmış daha da kötüsü yıpratmış bulabiliyordum.
Kendim
kalmaya karar verdiğim ve bunu kendime olan özsaygımla sürdürdüğüm o kısacık
zaman aralığında anladım ki bu insanlara verilebilecek en büyük ceza, onlara
kendileri kalma konusunda hiç karışmamak; onlar için en büyük ıstırap kendileri
olmakken bunu değiştirecek en ufak sözü dahi etmeyi kendimde bir gereklilik,
daha da ötesi bir hak olarak görmemek, değişmez bir kendi oluş ile çekecekleri
acı aklıma geldiğinde onları değiştirebilecek bir atılım yapma konusunda
kendimi sorumlu hissettiğim zamanlar olsa da, kendi oluşumdaki gerekliliği
bozmaya gayretleri aklıma geldiğinde bu fikirden kendimce hızla çekilmiş
bulunmak bugüne kadar kendim için yaptığım en akıllıca hareketlerin başında
geliyordu.
Onlar,
kendileri, başkalarının onca gayretlerine karşın kendi kalarak, bir değişik
inanç sistemi ve akıl almaz bir vicdan muhakemesi ile kurdukları dünyalarında
en büyük günahı yaşamaktaydılar, onlardan uzakta, olabildiğimce, kendim olmayı
ve kalmayı korudum ve benim gibi kendi kalabilmişlere naçizane fikrimdir ki
sizlerde hangi şart altında olursa olsun ne yapıp ederek kendiniz olun ve öyle
olmaya, öyle kalmaya devam edin ama kati surette onlar için oldukları kendi
görüntülerini farklılaştıracak, değiştirecek ya da bozacak bir girişimde
bulunmayın, bunun için kendi oluşunuzdan herhangi küçük ölçekte olursa olsun
bir ödün vermeyin, bir kelime olsun daha da ötesi bir harf olsun hatta aşırıya kaçırmak
hususunda geri durmayarak alıp vermek meşguliyetini unuttuğunuz soluğunuzdan
tek nefes dahi olsun tüketmeyin çünkü onlar bu kendi oluşlarında sizi, daha
evvelinde olduğu gibi bilinçli ya da bilinçsiz olarak bir şekilde yıkmanın,
tüketmenin yolunu aramış ve bunu bile isteye ya da tam tersi olsa da bir
şekilde denemiş kişilerdi. Ben, tüm bunları kendimden biliyorum, kendimi biliyorum; kendi üzerime vazife.
M'
Caner ÖZÇELİK